28 Mayıs 2012 Pazartesi

lucy worsley






yazdıklarının ne işe yaradığını soran biriyim,
bu blogla ilgili bu soruyu sorduğumda internetin bana düşen küçük köşesi
genelde sınıfta kalıyo,

o yüzden borç öder gibi,
son kenneth clark yazısını tamamlamak için
yazıyorum bu yazıyı...

peter ackroyd.
'r' leri söyleyemeyen, şişko, komik suratlı ve biraz fazla kendine güvenli
60 yaşlarında bi adam.

britanyanın tarihini iştahla öğrenirken daha önce de denk gelmiştim bu sefer
tamam dedim.

 'the romantics'i seyrettim 3 bölümlük harika harika bi belgesel

percy shelly'i (karısı 18 yaşında frankenstein ı yazmıştı),

kadersiz keats'i ( 26 yaşında ölümcül tüberküloz'a yakalandığında ölümsüzlüğün
sanat tarihine geçmek ile mümkün olabileceğini düşünmüş, başaramadığından emin bi şekilde mezar taşına ismini suya yazan şair yazdırmış, ne kadar yanılmış..)

ve

bildiğimiz anlamda ilk pop yıldızı lord byron'ı
şu belgeselde seyretse victoria dönemi vampirlerinin peşinden koşan genç kızlar
eminim aşk hayatlarına yeni bişiler sokarlar..

bbc nin prodüksyonuna belgeselin metnine, canlandırmalara, anlatılan konuyu ele alışlarına hayran kaldım..

sonra peter ackroyd'un peşine düştüm,
londranın thames nehrini anlattığı kitabını okuyorum..
kitabı okurken bi yandan da saçlarını okşayabileceğiniz biri uyuyosa yanınızda
ölümü ve keats i  bile unutabilirsiniz bi süreliğine



niye kendine güvendiğini anlamak zor diil benim için
r leri söyleyemeyen şişko peter'ın,

insanları görünüşlerine göre değerlendirmek çok yanlış..




BBC4 yapımı başka harika belgeseller de seyrettim;

dr. janina ramirez i anglo saxon sanatını anlatırken seyrettim,
hafif balık etli kocaman gözlü çok tatlı bi kız, birinin evinde kolundan tutup öpüceğiniz
ve bi ihtimal sizi geri öpücek gerçek bi komşu kızı, özellikle türk izleyicinin hoşuna gider diye tahmin ediyorum



dr.lucy worsley benim gerçek favorim, küçük sarışın..
prens george'un regency dönemini
ve ingiliz ev hayatını anlatırken seyrettim, o da r leri söyleyemiyo
anlattığı dönemin kostümlerini giyerek anlatıyo tarihi,

facebook sayfasına cinsel içerikli mesajlar atan birinin adına diğer 'takipçilerinden' özür dileyişini sayfasında okuyabilirsiniz,

bu ara o kadar çok britanya okudum ki, incelikle bağdaştıramıyorum artık ingilizleri,
ama lucy, gerçekten ince... gerçekten öyle en fazla 45 kilo..

son olarak da braveheart hayranlarına neil oliver ı tavsiye ederim,
uzun saçlı gerçek iskoç erkeği,

eger ingilizce biliyosanız bi parça
ve vaktiniz varsa
BBC4'ü şiddetle tavsiye ediyorum.



1 Mayıs 2012 Salı

kenneth clark






genel olarak hayattan, özel olarak da edebiyattan kaçarken
kullandığım araçlardan biri youtube

bu seferki kaçış bi belgesel
(ya da bir televizyonculuk olayı)
tv'nin tarihinde önemli bi nokta, renkli tv'nin başlangıçlarından biri,

1969 yılında saltwood kalesinin lordu, sanat tarihçisi kenneth clark bbc için batı uygarlığını
anlatıyo;
-civilisation, a personal view by kenneth clark-
http://www.youtube.com/watch?v=1ZZNrqUv3Hk


batının tarihini anlatırken batının tarihinin bi parçası olmuş, bbcnin ilk renkli yapımlarından biri.

insanlar renkli tvsi olan tanıdıkların evlerinde toplanıp seyretmişler belgeseli,
giotto'nun van eyck'ın yaptıklarını renkli görebilmek için..
(talk about moving pictures)



10 saatten fazla toplam süresi ve youtube'da mevcut olması bende reçeteli ilaçlara bağımlı insanların
ilacın kutusunu gördüklerinde bile rahatlamalarına benzer bi etki yapıyodu bi süredir,
sonunda kutuyu açıp içindekilere baktım.

insanlık tarihini bu kadar geniş kapsamlı anlatan işler
genelde okul çocuklarına tavsiye edilir,
belli bi yaşa gelince daha detaylı daha ince işlerden keyif alırsınız
ben hala zevk alıyorum insanlığın hikayesini bi çırpıda duymaktan*,



(insanlık derken bu program avrupanın ve hıristiyanlığın kültürünü anlatıyo sadece,
saldırgan komşusu - komşudan öte, kalmaya da gelmişler - vikingleri bile
medeniyetten saymayan lord, islam a ve diğer 'medeniyyet'lere haksızlık ediyo çokça, ama
(thats ok as long as you know..) 

haksızlık etmiim,
geçen yaz başında simon schama'nın britanya tarihini anlatışını zevkle seyretmiştim,
yine bbc'de...


'civilisation' bugünün televizyoncularını utandırıcak kalitede bi yapım.



belgeseli seyrederken bunu bugüne kadar nasıl atlamışım,
iyi ki kimse yok cehaletime şahit olucak, dediğim çok oluyo
tabii zaman içinde beni utandıran hatalar daha affedilir oluyo,
rönesans ne amk!.. den
nasıl michelange'ı erken rönesans zannederim 33 yaşına gelene kadar'a ilerlemiş oluyorum,
kendimi sevmeyi başaramıyorum belki, ama ilerlemeye aşık oluyorum.

tarihin kişiselleşmesine bayılıyorum, kenneth clark ın dedesi pamuk dokuma makinesini icat etmiş,
şato satın alıcak kadar devasa zenginliği ordan geliyo, siz bu adamı - taraflı da olsa -
endüstri devrimini anlatırken düşünsenize,,

ya da daha mütevazi bi örnek,

'the smile of reason' adlı, aydınlanmayı anlatan son bölümü
seyrederken sol kolumda smiley face dövmem sızlıyo, voltaire bana youtube'dan sırıtıyo,

sen (bilmedigini) bildigin sürece sorun yok dio,

ben genel olarak insanlıktan, özel olarak kendimden kaçarken..











*kızım gibi sevdiğim:pP lisa simpson küçük bi kavanozda medeniyeti yeniden yaratıyo

treehouse of horror VII - the genesis tub, 8.sezonun ilk bölümü

ya da

south park

simpsons already did it - 6.sezonun 7.bölümü

ve futurama

godfellas - 4.sezonun 8.bölümü