20 Haziran 2013 Perşembe

çıplak vatandaş





önümde 4 ayrı makale açık, paragraf paragraf okuyorum
bi ağlayıp bi gülüyorum
bi yandan içip müzik dinliyorum.. tipik çalışma şeklim buydu zaten
ama
 'default' edebiyat tarihine geçme amacı bile şu an ki amacın yanında
mütevazi kalır.

bir millet artık korkmuyo. var mı ötesi?
var mı özgürlükten ötesi?
slogan atarken sesimin çatlak çıkmasından bile korkmuyorum

''BU DİRENİŞ ÖZGÜRLÜĞE KADAR!''




ben çıplak çalışırım yaz aylarında
ama
bu sefer ve her seferinde olduğu gibi afilli ceketinin altında aslında bir kral çıplak,
bu sefer ve her seferinde olduğu gibi bir(milyon) çocuk kralın karşısında,

bizzat biziz çıplak.

bize marjinal diyen en tepede yalnız kalabilmek için (en marjinal olabilmek için) neler yaptı?
ya biz, nası bi gecede unuttuk farklılıklarımızı, kişisel amaçlarımızı?



bizim arkamızda dış mihrak fln yok, bizzat biziz dış mihrak.
dünyanın kaç yerinde cesaret verdik sağduyulu insanlara..

bize çapulcu diyen memleketi paragraf paragraf sattı, (bize herşey yolunda diyebilmek için)

bize allahsız diyen, öbür tarafı unuttu.

oy alabilmek için bizi ötekileştirip bize 'siz' diyen (saygıdan diil)

son sandığın aslında tabut olduğunu unuttu.











ps



hiç tanımamışım memleketimi.
çok gururluyum bu ülkede doğduğum için.
herkesin gözlerinden öper, özür dilerim.




yalanı kovalıyor gerçek;
http://www.youtube.com/watch?v=kSnZZNNGeAE

16 Nisan 2013 Salı

horatio nelson





bazen 'yabancı kaynaklara' yerlilere oldugundan daha fazla ilgi göstermekle suçlandığım oluyo,

tamamen haksız bulmuyorum bunu.

geçtiğimiz kış bi gece sarhoş, yatakta elim -al bundy gibi- seyimde british library'e girdim
hep biliyodum bi gun bunun olacagını ama şartları tahmin etmem olanaksızdı tabi,
(londra'da olur diye tahmin etmiştim)
sarhoş sarhoş 19.yy koleksiyonunu satın aldım


o sarhoş kış gecesinden başlayarak kış depresyonumu 19.yy britanyası ve kolonilerinde geçirdim,
 son zamanlarda da denizci maceralarına sarmıştım..

ihsan oktay anar benim dışımda herkesin okuduğu 'o' yazarlardan biri,
(iyi kalpli bi filozof)
sonunda beni bi osmanlı kadırgasına bindirdi,

2 sayfada bir o cehennem gibi gemiden kurtulma isteğine kapılıyorum,
-yallah edin beni denize de kurtulayım, ama hayır.. her türlü belanın, acımasızlığın, hasetin içinde kırbaç yiye yiye yola devam ediyorum-

bilmiyorum niye öyle yapıyorum,
o kadar güzel yazmış ki, öyle bi romanı yarım bırakmayı yediremiyorum kendime belki,
ama sadece bu diil.

hem her memlekette oluyo böyle işler,
bundan önce luis bunuel in hayatını anlattığı kitabını okuyodum

ölümden ve acıdan çok korkan, çok çok sevdiği dostu federico lorca'nın faşistler tarafından öldürüleceği zeytinliğe götürülürken kamyonetin arkasında karanlıkta neler hissettiğini düşündükçe hala ürperiyorum diyo.


bunuel ayrıca steinbeck in gücünün amerikan toplarından geldiğini söylüyo,
yazar memleketi kadar büyüktür, eğer paraguay ya da türkiye'de doğsaydı
yine bu kadar büyük olur muydu diye soruyo..


 profil resmimde görülen gençliğimin çoğunu yurtdışı hayalleri doldurmuştu,
burda kalmış olmamın sebebi parasızlıktan çok kendi beceriksizliğim ve ailemin ihaneti oldu

şimdi iyi olmuş diyorum,




ingiliz donanması gelmiş geçmiş en şöhretli donanmadır,
bizim ki akdenizden çıkamamış olsa da, biz de fena diilizdir belki,
yaşar kemal in akdenizi tasvir edişini ingilizceye çevirmek mümkün mü?


-tam burda bunuel göndermesi yapma ihtiyacı duymadan her türlü milli duygunun midemi bulandırdığını söylemem gerekir,
insan olmanın ötesinde başka bi aidiyete ihtiyaç duymuyorum -



rule britannia, rule the waves!

http://www.youtube.com/watch?v=1XPHL4Q86t4